1. Giriş
Duygusal zeka ve liderlik, bireylerin hem kişisel hem de profesyonel yaşamlarındaki başarılarını etkileyen önemli kavramlardır. Duygusal zeka, bireyin hem kendi duygularını hem de başkalarının duygularını anlama, yönetme ve yönlendirme yeteneğini ifade ederken, liderlik, bireylerin belirli bir vizyon doğrultusunda diğer insanları etkileyebilme ve yönlendirebilme becerisi olarak tanımlanır. Bu iki kavram, günümüzde iş dünyasından eğitim sektörüne kadar birçok alanda bireylerin etkili bir lider olabilmesi için temel bir gereklilik haline gelmiştir. Özellikle, duygusal zeka becerilerinin liderlik yetkinlikleri üzerindeki etkisi, son yıllarda yapılan araştırmalarla daha fazla vurgulanmaktadır.
Bu raporun amacı, duygusal zekanın liderlik üzerindeki etkilerini teorik bir çerçeve içerisinde incelemek ve bu iki kavramın birbirleriyle olan etkileşimlerini değerlendirmektir. Raporda, duygusal zekanın boyutları ve liderlik teorileri ele alınarak, bu iki kavramın bireyler ve kurumlar üzerindeki etkileri derinlemesine analiz edilecektir. Bu kapsamda, hem literatürden elde edilen bilgiler hem de uygulamaya yönelik öneriler sunulacaktır.
2. Duygusal Zeka: Kavramsal Çerçeve
2.1. Duygu ve Zeka Kavramlarının Tanımları
Duygu, insanın iç dünyasında oluşan, dış dünyadan gelen uyaranlarla şekillenen ve bireyin davranışlarını yönlendiren güçlü bir etkileşim sürecidir. Türk Dil Kurumu (TDK) duygu kavramını “duyularla algılama, his, önsezi, ahlaki ve estetik değerlendirme yeteneği ile kendine özgü bir ruhsal hareketlilik” olarak tanımlamaktadır. Duygular, bireyin kişisel yaşamında olduğu kadar toplumsal ve profesyonel bağlamlarda da önemli bir rol oynar. Eğitim Terimleri Sözlüğü ise duygu kavramını, belirli bir uyaran karşısında ortaya çıkan, süreklilik ve tutarlılık gösteren zayıf uyarımlar olarak açıklar. Benzer şekilde, Ruh Bilim Terimleri Sözlüğü, duyguyu, belirli nesne, olay ya da kişilerin bireyin iç dünyasında uyandırdığı izlenimler olarak tanımlar.
Goleman (2011), duyguları, hislere özgü düşünceler, biyolojik ve psikolojik durumlar ile davranış eğilimleri olarak ifade eder. Ona göre duygular, bireyleri harekete geçiren en temel dürtülerdir ve Latince kökeni “motere” olan bu kavram, “hareket etmek” anlamına gelir. Feldman ise duyguları, hem fizyolojik hem de bilişsel temelleri olan ve bireyin davranışlarını etkileyen unsurlar olarak tanımlar. Ashforth ve Humphrey’e göre ise duygu, öznel bir deneyimdir ve bireyin çevresiyle olan etkileşimlerinde önemli bir rol oynar (Çakar, 2002).
Duygular, bireyin hem iç dünyası hem de çevresiyle ilişkilerini şekillendiren bir köprü niteliğindedir. Cooper ve Sawaf (1997), duyguların, insanların karakterlerini ve kimliklerini tanımlamada önemli bir gösterge olduğunu vurgulamışlardır. Günlük deneyimlerin birçoğu, bireyin hissettiği duygularla bağlantılıdır ve bu duygular, bireylerin yaşamlarını yönlendiren temel etkenlerdir. Geçmişte, akıl ve mantığın insan yaşamında baskın olduğu düşünülürken, günümüzde duyguların da en az akıl kadar önemli olduğu fark edilmiştir.
Zeka kavramı ise bireyin düşünme, algılama, problem çözme ve yeni durumlara uyum sağlama becerilerinin bir bütünü olarak tanımlanır. TDK, zekayı “insanın düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin toplamı” olarak tanımlar. Bu tanım, zekanın bilişsel ve bilişsel olmayan boyutlarını kapsar. Wechsler’e göre zeka, bireyin bilinçli hareket etmesi, rasyonel düşünmesi ve çevresiyle etkili bir ilişki kurması için gerekli olan yeteneklerin toplamıdır (Tekin-Acar, 2001).
Günümüzde yapılan çalışmalar, zekanın yalnızca bilişsel bir beceri olmadığını, aynı zamanda duygusal ve sosyal boyutlarının da bulunduğunu ortaya koymaktadır. Goleman (2011), akıl ve duygunun birbirini tamamlayan unsurlar olduğunu ve bireylerin her iki beceriyi de bir denge içerisinde kullanarak başarıya ulaşabileceklerini savunur. Duygusal zeka, bireylerin kişisel ve sosyal yaşamlarında etkili bir şekilde hareket edebilmelerini sağlayan önemli bir yetkinliktir.
2.2. Duygusal Zeka ve Modelleri
Duygusal zekanın kapsamını anlamak için geliştirilen farklı modeller, bu kavramın derinlemesine incelenmesine olanak tanımaktadır. Başlıca modeller arasında Mayer ve Salovey, Goleman, Reuven Bar-On ve Cooper & Sawaf’ın geliştirdiği yaklaşımlar yer almaktadır. Bu modeller, duygusal zekayı farklı perspektiflerden ele alarak bireylerin kişisel ve sosyal yaşamlarına dair kapsamlı bir çerçeve sunar.
Mayer ve Salovey Modeli
Mayer ve Salovey, duygusal zekayı bireyin kendi duygularını ve başkalarının duygularını anlama, yönetme ve bu duyguları düşünce süreçlerinde kullanabilme yeteneği olarak tanımlar. Onların geliştirdiği model, duygusal zekayı dört temel boyutta ele alır:
- Duyguları Algılama: Duyguları tanıma ve resimlerde, yüz ifadelerinde ya da ses tonunda belirleme becerisi.
- Duyguları Kullanarak Düşünceleri Kolaylaştırma: Duygusal bilgilerin bilişsel görevlerde kullanılması ve düşüncelerin yönlendirilmesi.
- Duyguları Anlama: Duygular arasındaki ilişkiyi ve değişimi kavrama yeteneği.
- Duyguları Yönetme: Kendi duygularını ve başkalarının duygularını etkili bir şekilde kontrol ederek, ilişkilerde pozitif sonuçlar elde etme becerisi
(Delice ve Günbeyi, 2013).
Goleman Modeli
Goleman, duygusal zekayı bireyin hem kendi hem de başkalarının duygularını tanıması, yönetmesi ve bu duyguları etkili bir şekilde yönlendirme yetisi olarak tanımlar. Goleman’ın modeli, duygusal zekayı beş ana yetkinlik üzerinden değerlendirir:
- Özbilinç: Kendi duygularını anlama ve bunları doğru bir şekilde değerlendirme yeteneği.
- Kendine Çekidüzen Verme: Duyguları kontrol etme ve stresle başa çıkma becerisi.
- Motivasyon: Zorluklar karşısında hedeflere odaklanma.
- Empati: Diğer insanların duygularını anlama ve onların bakış açılarını kavrama.
- Sosyal Beceriler: Etkili iletişim kurarak, işbirliği ve uyumlu ilişkiler geliştirme
(Goleman, 2012).
Reuven Bar-On Modeli
Bar-On, duygusal zekayı bireylerin çevresel taleplere uyum sağlama, ilişkiler kurma ve baskılarla başa çıkma yeteneği olarak açıklar. Geliştirdiği “Duygusal Katsayı Envanteri” (EQ-i), bireylerin duygusal ve sosyal yetkinliklerini ölçmek için kullanılan önemli bir araçtır. Bar-On modelinde, duygusal zeka beş ana kategoriye ayrılmıştır:
- Kişisel beceriler,
- Kişilerarası beceriler,
- Uyumluluk,
- Stresle başa çıkma,
- Genel ruh hali
(Bar-On, 2006).
Cooper ve Sawaf Modeli
Cooper ve Sawaf, duygusal zekayı liderlik ve iş yaşamıyla ilişkilendiren bir model geliştirmiştir. Onlara göre duygusal zeka, bireyin yaşamındaki önemli kararlar ve problemler karşısında hem IQ hem de EQ kullanarak başarılı sonuçlar elde etmesini sağlar. Model, dört ana köşe taşına dayanmaktadır:
- Duyguları Öğrenmek: Kendi duygularını tanıyabilme.
- Duygusal Zindelik: Duygusal dayanıklılık geliştirme.
- Duygusal Derinlik: Diğer bireylerin duygularını derinlemesine anlama.
- Duygusal Simya: Yaratıcı problem çözme ve dönüşüm sağlama yeteneği.
Bu modeller, duygusal zekanın bireylerin kişisel ve profesyonel yaşamlarındaki önemini vurgulamakla birlikte, duyguların bireyin karar alma ve liderlik süreçlerindeki etkisini de gözler önüne sermektedir (Cooper ve Sawaf, 1997).
3. Liderlik: Teorik Yaklaşım
3.1. Liderlik Kavramı ve Önemi
Liderlik, insan yaşamının hemen her alanında varlığını hissettiren ve giderek artan bir öneme sahip olan bir kavramdır. İnsanlar, topluluklar halinde yaşamayı tercih eder ve bu toplulukların belirli bir düzen içerisinde hedeflerine ulaşabilmesi için bir lidere ihtiyaç duyar. Liderlik, bireyleri ortak bir amaç etrafında birleştirerek onların enerjilerini ve cesaretlerini artıran, grupları organize eden bir süreçtir. Tarih boyunca liderlik, toplumların yapı taşlarından biri olmuş ve hiyerarşik düzen içerisinde insanlar için vazgeçilmez bir unsur olarak kalmıştır (Erdal, 2007).
Liderlik, yalnızca bireylerin yönetilmesiyle sınırlı bir kavram değildir. Toplumların her seviyesinde, küçük ya da büyük her örgütün başında bir lider bulunmaktadır. Bu bağlamda, liderlik bireylerin hem kişisel hem de kolektif yaşamlarında önemli bir role sahiptir. Türk Dil Kurumu’na göre liderlik, “lider olma durumu, liderin görevi” olarak tanımlanırken; lider ise “bir topluluğu veya kuruluşu yönetme sorumluluğunu üstlenen kişi” olarak ifade edilmektedir.
Cain’e göre liderlik, sahip olunan özelliklerle insanları etkileyerek onlara ilham vermeyi ve karşılaşılan engelleri ortadan kaldırmayı içerir (Çakar, 2002). Goleman (2011) ise liderliği, birey ve gruplara ilham vererek onlara yol göstermek olarak tanımlamaktadır. Liderlik, yalnızca bir pozisyon değil, aynı zamanda bir davranış biçimidir. Liderler, gruplarındaki bireylerde olumlu duygular uyandırarak, onların daha etkili bir şekilde çalışmasını sağlamakla yükümlüdür (Goleman, 2011).
Liderlik özellikleri yalnızca terfi ile kazanılan ya da sonradan öğrenilen bir nitelik değildir. Etkili bir lider, tecrübesiyle, sorunları önceden fark edebilme ve hızlı çözümler üretebilme yeteneğiyle ön plana çıkar (Geçikli, 2012). Alan yazın incelendiğinde, liderlik kavramı genellikle “amaç”, “etkileme” ve “yönlendirme” unsurları etrafında şekillenmektedir. Bu doğrultuda lider, insanları belirli bir hedef doğrultusunda etkileyen ve yönlendiren kişi olarak tanımlanabilir.
Liderlik, yalnızca bir örgütün başında bulunan bir pozisyon değil, bireylerin birbirlerini etkileme ve harekete geçirme yeteneğini de kapsar. Goleman’a (2011) göre, liderlik bir CEO’nun yeteneklerinden bir ekip liderinin motivasyon sağlama becerisine kadar geniş bir yelpazede değerlendirilebilir. Önemli olan, liderin hitap ettiği topluluğu ortak bir amaç doğrultusunda birleştirebilmesi ve onları bu hedefe yönlendirebilmesidir.
Örgütlerin en önemli unsuru olan insan, aynı zamanda değişim ve gelişimin de anahtarıdır. Değişimlerin öngörülemediği durumlarda liderin rolü, örgütün başarısı için kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle liderlik, hem bireysel hem de örgütsel düzeyde sürdürülebilir bir başarı için temel taşlardan biridir (Arıkan, 2001).
3.2. Liderde Bulunması Gereken Özellikler
Etkili bir lider olabilmek, bireyin sahip olduğu kişisel ve profesyonel yeteneklerin bir toplamını gerektirir. Liderlik vasfı taşıyan bireylerin, çeşitli özellikleri taşıması beklenir. Bu özellikler, liderin hem bireyler hem de gruplar üzerinde pozitif bir etki yaratmasını sağlar ve organizasyonel başarıyı destekler.
Erdal’a (2007) göre, liderlik vasfına sahip kişilerde bulunması gereken özellikler arasında durumu bir bakışta kavrama yeteneği, manevi cesaret, yenilikleri uygulama becerisi ve beklenmeyen olaylara karşı soğukkanlılık gösterme yeteneği yer almaktadır. Ayrıca liderlerin yaratıcı, sezgi gücü yüksek ve stratejik düşünce kapasitesine sahip olmaları gereklidir. Taktiksel, operatif ve stratejik düzeyde bilgi birikimine sahip olmak, bilimsel yöneticilik becerileriyle bu bilgiyi uygulamaya dökebilmek de bir liderin vazgeçilmez yeteneklerindendir.
Cooper ve Sawaf (1997), liderlikte dürüstlük, güvenilirlik, cesaret, alçakgönüllülük, esneklik ve anlayış gibi insani değerlerin önemini vurgulamıştır. Bunun yanında hayal gücü, amaca bağlılık ve duygusal duyarlılık, liderin çevresiyle etkili ilişkiler kurmasına ve sürdürülebilir başarı sağlamasına yardımcı olur. Liderin çevresine yaydığı enerji, motivasyon ve pozitif ruh hali de grup dinamiklerini güçlendiren unsurlardandır.
Yukl’a (2001) göre ise başarılı bir lider, yüksek stres toleransına sahip olmalı, duygusal olgunluğuyla çevresine güven vermelidir. Kendine güveni yüksek olan ve içsel kontrol mekanizmasını etkili bir şekilde kullanabilen liderler, belirsizlikler karşısında daha güçlü durabilmektedir.
Goleman (2012), liderlerin davranışlarını; ortak bir vizyon ve misyon arzusunu ifade etme, çevresine örnek olma, başkalarını sorumluluk almaya teşvik etme ve onları yönlendirme becerisi ile açıklamaktadır. Bu davranışlar, liderin çevresindeki bireyleri motive ederek onları bir arada tutmasını sağlar ve hedeflere ulaşma yolunda kritik bir rol oynar.
4. Duygusal Zeka ve Liderlik Arasındaki İlişki
Liderlik, yalnızca mantıklı karar alma ve strateji geliştirme becerileriyle sınırlı değildir; aynı zamanda duyguların yönetimi ve sosyal etkileşimdeki incelikleri anlamayı da gerektirir. Liderlerin etkili olabilmesi için yüksek düzeyde duygusal zekaya sahip olması kritik bir öneme sahiptir. George’a (2000) göre, literatürde liderlerin takipçilerini nasıl motive ettikleri, tarzlarının durumlara göre nasıl değiştiği ve örgütsel değişim süreçlerinde nasıl rol aldıkları gibi konular derinlemesine incelenmiş olsa da, duyguların liderlik sürecindeki rolü uzun süre göz ardı edilmiştir. Ancak, insanın zihin, beden, ruh ve duyguların bir bütünü olduğu fikrinin kabul görmesiyle, duyguların liderlik üzerindeki etkileri üzerine yapılan araştırmalar artmıştır.
Duygusal zeka, liderlerin hem bireysel hem de örgütsel düzeyde başarılarını etkileyen önemli bir beceridir. Araştırmalar, liderlerin duygusal zekalarının takipçileriyle kurdukları ilişkilerin kalitesini artırdığını ve bu ilişkilerin örgüt performansına doğrudan etki ettiğini göstermektedir (Cote ve diğerleri, 2010). Yüksek duygusal zekaya sahip liderler, diğer bireylerin duygularını algılayarak, onların ihtiyaçlarını daha iyi anlayabilir ve etkili hedefler oluşturabilirler. Bu yetkinlik, liderlerin yalnızca bireysel değil, grup düzeyinde de başarı sağlamasına katkıda bulunur.
Modern iş dünyasında, liderlerin geleneksel lider-izleyici ilişkisinin ötesine geçmesi ve daha yakın, insani ve demokratik bir yönetim tarzı benimsemesi gerekmektedir. Duygusal zeka, bu ihtiyacı karşılayan yaklaşımlardan biri olarak ön plana çıkmaktadır. Günümüzde liderlerin yalnızca entelektüel kapasitelerine değil, aynı zamanda empati, öz farkındalık ve sosyal becerilere dayalı bir liderlik anlayışına sahip olmaları beklenmektedir (Dağlı ve diğerleri, 2008). Neo-karizmatik yaklaşımlar ve dönüşümcü liderlik modelleri, liderlikte duygusal zekanın önemini vurgulamakta ve bu becerinin modern liderlik için temel bir unsur olduğunu ortaya koymaktadır.
Duygusal zekanın liderlikteki etkisi, yalnızca bireysel ilişkilerle sınırlı değildir. Liderlerin duygusal yeterliliği, örgüt kültürüne ve çalışan motivasyonuna doğrudan etki eder. Goleman’a (2012) göre, bir liderin güçlü veya zayıf duygusal zekası, takipçilerinin potansiyellerini ne kadar iyi ortaya koyabileceğini belirler. Duygusal yönetim becerisi, liderin hem kendi iç dünyasını hem de takipçilerinin duygusal ihtiyaçlarını dengede tutmasını sağlar.
Başarılı liderliğin temelinde mantık ve duyguların dengeli bir şekilde bir araya getirilmesi yatar. Mantık olmadan duygular, duygular olmadan mantık eksik kalacaktır. Örneğin, Atatürk’ün hem ileri görüşlülüğü hem de halkıyla kurduğu güçlü duygusal bağ, onun başarılı bir lider olmasında etkili olmuştur. Liderlik yalnızca teknik bilgiye dayalı bir beceri değil, aynı zamanda duygusal farkındalık ve etkileşim becerilerini gerektiren bir sanattır.
Duygusal zeka, liderlik sürecindeki başarıyı artıran en önemli unsurlardan biridir. Liderlerin duygusal zekalarının yüksek olması, yalnızca bireysel performanslarını değil, aynı zamanda örgütün genel başarısını da olumlu yönde etkiler. Bu nedenle, modern liderlerin duygusal zekalarını geliştirmek için sürekli öğrenen bireyler olması ve empati, öz farkındalık gibi becerilerini geliştirmeye yönelik çaba göstermesi gerekmektedir (Vries, 2007).
5. Sonuç ve Öneriler
Bu çalışma, duygusal zekanın liderlik üzerindeki etkilerini derinlemesine inceleyerek, modern liderlik anlayışında duygusal zekanın ne derece kritik bir rol oynadığını ortaya koymuştur. Duygusal zeka, liderlerin kendi duygularını ve başkalarının duygularını yönetme, etkili iletişim kurma ve motivasyonu artırma becerilerini geliştiren temel bir yetkinliktir. Bu bağlamda, duygusal zekanın liderlik süreçlerinde sadece bireysel bir başarı unsuru değil, aynı zamanda örgütsel performansı artıran stratejik bir araç olduğu görülmektedir.
Geleneksel liderlik modellerinde ağırlıklı olarak entelektüel zeka ve teknik becerilere odaklanılmışken, günümüzün karmaşık ve dinamik iş ortamlarında liderlerin duygusal zekalarını da geliştirmeleri gerekmektedir. Liderler, yalnızca bilgi ve mantıkla değil, aynı zamanda empati, öz farkındalık ve duygusal yönetim becerileriyle de ekiplerini etkili bir şekilde yönlendirebilirler. Neo-karizmatik liderlik modelleri ve dönüşümcü liderlik yaklaşımları, bu gerekliliği açıkça vurgulamakta ve liderlerin izleyicileriyle daha güçlü bağlar kurmalarını sağlayan duygusal farkındalığın önemini göstermektedir.
Duygusal zekanın liderlikteki etkisi yalnızca bireyler arası ilişkilerle sınırlı değildir. Liderlerin duygusal yeterlilikleri, örgüt kültürünü şekillendirme, değişim süreçlerini yönetme ve ekip dinamiklerini güçlendirme gibi konularda da kritik bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, liderlik başarılarını sürdürülebilir kılmak isteyen liderlerin, duygusal zekalarını aktif bir şekilde geliştirmeleri gerekmektedir.
Öz Farkındalık Çalışmaları: Liderlerin, kendi duygularını tanıma ve bu duyguların karar alma süreçlerine etkisini anlama becerilerini geliştirmek için öz farkındalık çalışmaları yapmaları önerilir. Bu çalışmalar, liderlerin daha bilinçli ve dengeli bir yönetim tarzı benimsemelerine katkı sağlayacaktır.
Mentorluk ve Geri Bildirim Süreçleri: Liderlerin performanslarını değerlendirmek ve duygusal zekalarını geliştirmek için mentorluk ve geri bildirim süreçleri kullanılmalıdır. Özellikle liderlikte empati ve sosyal becerilerin önemi vurgulanmalıdır.
Örgütsel Kültürde Duygusal Zekayı Teşvik Etmek: Organizasyonlar, liderler arasında duygusal zeka becerilerinin geliştirilmesini teşvik eden bir kültür oluşturmalıdır. Bu, işbirliğini artırır ve ekip dinamiklerini güçlendirir.
Araştırmalar ve Uygulamalar: Duygusal zeka ve liderlik üzerine yapılan akademik çalışmalar, örgütlerde uygulamaya dönük stratejilere dönüştürülmelidir. Örgütlerin, liderlik etkinliğini artıracak duygusal zeka temelli politikalar geliştirmesi önemlidir.
Dönüşümcü Liderlik Yaklaşımının Benimsenmesi: Liderlerin, klasik otoriter liderlik yaklaşımlarının ötesine geçerek dönüşümcü liderlik ilkelerini benimsemesi gerekmektedir. Bu, çalışan bağlılığını ve örgütsel başarıyı artırmada etkili bir yol olacaktır.
6. Kaynakça
Goleman, D. (2011). İş Başında Duygusal Zeka. (Çev. Balkara, H.). İstanbul: Varlık Yayınları. (Özgün çalışma, 1998)
Cooper, R. K. ve Sawaf, A. (1997). Liderlikte Duygusal Zeka (1. Baskı). (Çev. Ayman, Z. B. ve Sancar, B.). İstanbul: Sistem Yayınları
Çakar, U. (2002). Duygusal Zekanın Dönüşümcü Liderlik Davranışı Üzerindeki Etkisi. (Yüksek Lisans Tezi). Dokuz Eylül Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.
Tekin-Acar, F. (2001). Duygusal Zeka Yeteneklerinin Göreve Yönelik ve İnsanaYönelik Liderlik Davranışları ile İlişkisi: Banka Şube Müdürleri Üzerine BirAlan Araştırması. (Doktora Tezi). İstanbul Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Goleman, D. (2012). Duygusal Zeka (Çev. Yüksel, B. S.). İstanbul: Varlık Yayınları. (Özgün çalışma, 1995).
Bar-On, R. (2006). The Bar-On Model of Emotional-Social Intelligence (ESI). . Psicothema, 18, supl., 13-25.
Erdal, M. (2007). İşletmelerde Dönüştürücü Davranışını Analizi. (Yüksek Lisans Projesi). Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramamaraş.
Goleman, D. (2011). Yeni Liderler (Çev. Deniztekin, O. ve Nayır, F.). İstanbul: Varlık Yayınları. (Özgün çalışma, 2002).
Geçikli, F. (2012). Liderlik ve Duygusal Zeka: Mustafa Kemal Atatürk Örneği. Atatürk Üniversitesi İletişim Dergisi. 2( 3), 19-38.
Arıkan, S. (2001). Otoriter ve Demokratik Liderlik Tarzları Açısından Atatürk’ün Liderlik Davranışlarının Değerlendirilmesi. H.Ü. İİBF Dergisi. 19(1), 22.
Yukl, G. (2001). Leaders in Organizations. Prentice Hall.
George, J. M. (2000). Emotions and Leadership: The Role of Emotional Intelligence. Human Relations. 53(8): 1027-1055.
Ct, S., Lopes, P.N., Salovey, P., Miners, C.T.H. (2010). Emotional Intelligence And Leadership Emergence In Small Groups. The Leadership Quarterly. 21(2010): 496-508.
Dağlı, G., Silman, F. ve Çağlar, M. (2008). Liderlerin Başarısında Duygusal Zekanın Rolü ve Önemi. Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi. Sayı 17: 22-46.
Vries, M. K. (2007). Liderliğin Gizemi. Çev. Zülfü Dicleli. İstanbul: MESS Yayınları.